Gezginliğin şanındandır, her gezide masraftan kısabileceği kadar kısıp, kendine ilerisi için daha fazla gezme imkanı yaratmak… Hal böyle olunca en yüksek masraf kalemini oluşturan ulaşımda ince elenip sık dokunur, uzun uzun araştırmalar yapılır, mümkün olan en uygun fiyata uçak bileti alınır. Ama biz bu yazımızda ucuz uçak biletinin nasıl bulunacağından değil, “ucuz uçma olgusu” ile nasıl barışabileceğinizden bahsedeceğiz. Çünkü -amman nazar değmesin- şimdiye kadar düşük bütçeli hava yolları ile yaptığımız hiçbir uçuşta herhangi bir sorun yaşamadık (Wizz Air, Ryanair, Eurowings, AirAsia ve Pegasus şimdiye kadar defalarca kullandıklarımız). Ancak çok fazla şikayet duyduk ve okuduk; dolayısıyla pek çok kişinin bu hava yolları ile seyahat etme konusunda çekinceleri olduğunu düşünüyoruz. Ucuz hava yollarına beslediğimiz sıcak duyguları ömrümüz boyunca kalbimizde taşımayı ve hiçbir zaman da “… tarihli …hava yolu rezaleti” yazıları yazmamayı umuyoruz. 🙂
Kural 1: Kabullenme
Türkiye’den yurt dışı çıkışlı uçuşlar için çok fazla hava yolu seçeneği olmamasına rağmen, bir şekilde Avrupa’ya adım attığınızı ve Avrupa içi bir uçuşta gidiş-dönüş 15-20 Euro’ya bilet alarak seyahat etmekte olduğunuzu varsayalım (Böyle biletler gerçekten var, örneğin Budapeşte-Brüksel, Brüksel-Berlin uçuşları). Öncelikle kabul edelim: bileti çok ucuza aldık. Bu da şu anlama geliyor: bizi A noktasından B noktasına ulaştırması yeterli; o yüzden hizmet-kalite-koltuk aralığı genişliği gibi konularda beklentilerimizi yükseltmiyoruz. Cem Yılmaz perdeler kapandıktan sonra uçağın ön tarafında neler yaşandığını etraflıca anlatmıştı, business class’ın merak edilecek bir tarafı olmadığını aklımızdan çıkarmıyoruz.
Kural 2: Minimalizm
Ucuz hava yolu her bir adımınızdan para koparmaya çalışıyor olabilir; yiyecek satar, su satar, bagaja para alır, online check-in yapmadıysanız havalimanında check-in için uçak bileti fiyatından kat kat fazla ücret talep eder, isterse kabin içine kolonyasıyla peçetesiyle görevli teyze oturtup tuvaleti bile paralı yapar. Ama biz ne yapıyoruz, ucuza almanın hakkını veriyoruz ve hiçbir ekstra satın almıyoruz. İş ekstralara binince ucuza aldık diye sevindiğimiz bilet zaten yüksek segment hava yolları ile aynı hesaba geliyor.
Kural 3: Hazırlık
Ucuz hava yolu ile uçmayı kafaya koyduysanız zaten turist değil gezginsiniz; yani havalimanında o devasa kahve içilmeyecek, uçakta acıkıp da sandviç alınmayacak, suya servet ödenmeyecek; bu ihtiyaçların hepsi uçuştan önce öngörülecek. Avrupa içi yapacağınız bir -ucuz- uçuşun taş çatlasa 4 saat süreceğini söyleyebiliriz. Havalimanına gitmesi, beklemesi, varması derken en fazla 6-8 saatlik bir yolculuk için yanımıza ne gerekiyorsa alıyoruz. Evde 2 sandviç hazırlamak, susama ve psikolojik susama ihtimallerine karşı elmamızı yıkayıp çantaya atmak, mataramızı doldurmak gibi tüm önlemleri alıyoruz. Unutmayın ki Avrupa’nın pek çok ülkesinde musluk suyu içiliyor. Yani pek çok ülkede havalimanı güvenliğinden boş geçirdiğiniz mataranızı içeride gönül rahatlığı ile doldurabilirsiniz, böylece 2 saatlik yolculuk boyunca su içmezseniz dehidrasyona uğrayacağınız yönündeki paniğinizi de kolayca atlatabilirsiniz (emin olamadığınız ülkelerde musluk suyunun içilip içilmediğini sormayı ihmal etmeyin. Bazı havalimanlarında ise içme suyu muslukları bulunabiliyor, görevlilere sorup yerini öğrenebilirsiniz). Havalimanlarından bir şeyler almaya çok ihtiyacınız olduğunda cafe tarzı yerlere değil, öncelikle otomatlara ve marketlere bakabilirsiniz. Pek çok havalimanında neredeyse normal market fiyatına satış yapan market zincirleri bulunuyor; ancak yerinin gelen yolcu katında da olabileceğini unutmayın.
Hazırlıklar sırasında atlamamanız gereken bir diğer konu ise online check-in yapmak. Boarding-pass’ınızı ister mobilde, ister çıktı olarak mutlaka yanınızda bulundurun; havalimanında check-in’in ücretli olduğu hava yolları olduğunu son anda öğrenmek cüzdanınız için üzücü olabilir. Biletinizi aldıktan sonra mailinize sık sık gelecek olan “yemek alın”, “bagaj alın” uyarılarının yanı sıra, “koltuk satın alın, arkadaşınızdan ayrı uçmayın” gibi cümleler de göreceksiniz. Biletler beraber bile alınmış olsa, ücret ödemediğiniz için online check-in sırasında ayrı koltuklara düşmeniz muhtemel. Bunun için uçuş online check-in’e açılır açılmaz (genelde uçuştan 48 saat önce), henüz koltuklar boşken check-in yaparsanız beraber yolculuk yapacağınız kişi ile yan yana oturma şansınız çok yüksek.
Kural 4: Kural Kuraldır Kuralı
Özellikle Ryanair gibi (çok da iyi üne sahip olmayan) hava yolları, kurallar konusunda son derece sıkı davranabiliyor. Kabine tek çanta almanıza izin verdiğini kural olarak belirttiyse, bunu hiçbir şekilde esnetmiyor. Yani omzunuza astığınız telefonun sığacağı büyüklükteki (miniklikteki) çantanızı bile kabin bagajınızın içine koymanızı isteyebilirler; üzerinizde sadece ve sadece tek parça çanta gözükmeli. Kabin bagajının ağırlığını -bizim gördüğümüz kadarı ile- genelde kontrol etmeseler de, tam uçağa binmeden önce tartabilirler veya boyutunu ölçmek için kutuya koymanızı isteyebilirler, kurallarda belirtilenden ağırsa ya da büyükse çantanızı kargo kısmına vermenizi ve ödeme yapmanızı söyleyebilirler. (Bu yazıyı yazdıktan birkaç gün sonra Ryanair’in kabin bagajı kurallarının değiştiğini gördük. Artık kabine alınacak 10 kiloluk sırt çantaları için ücret talep ediliyor ve izin verilen çanta boyutları değişmiş, uçuşunuzdan önce kontrol etmeyi unutmayın.) O nedenle hava yollarının bagaj kurallarını dikkatlice okuyun ve belirtilen kilo/boyut hakkını geçmemeye çalışın; zira bazı hava yollarının elinizdeki kitaba bile karıştığını ve çantaya koydurduğunu duymuştuk. Wizz Air gibi bazı hava yolları ise sık sık bagaj kurallarını değiştiriyor, bileti erkenden aldıysanız yolculuk öncesi çantanızı hazırlarken kuralları tekrar gözden geçirmenizi tavsiye ederiz. Bir de bagaja para ödememek için bütün kıyafetlerini üst üste üzerine giyip uçakta fenalaşan bir arkadaş vardı, o ne yaptı acaba…? 😀
Kural 5: Rahatlık
Hep söylerim, ben muhtemelen geç ölürüm, çünkü gamsızım diye… Şimdiye kadar bu bahsettiğim hava yolları ile seyahat ederken de bu nedenle sorun yaşamadığımı düşünüyorum, çünkü bagaj hakkımı biraz aşmış olsam da son derece masum ve her şeyden habersiz görünüyorum; kontrollerden son derece rahat bir şekilde geçiyorum. 😀 Bagaj teslimi yaptığım uçuşlarda, sırtıma aldığım kabin bagajı neredeyse nefesimi kesecek ağırlıkta olsa da, kontuardaki görevliye gülümseme ve çantam çok hafifmiş gibi davranma konusundaki başarılarım sayesinde kabin bagajımı değil tartmak, etiket bile yapıştırmak akıllarına gelmiyor. (Tabi ki biraz abarttım.. Ağırlık hakkımı o kadar geçmesem de 2-3 kilo fazlalığım olduğu olmuştu, sorun yaşamadım..) Yani kısacası, bileti ucuza aldınız ve kurallar sıkı diye stres yapmayın. Kurallara uyabildiğiniz kadar uyun, uymadıysanız oyunculuk yeteneğinizi konuşturun. 🙂
Herkese ucuz ve huzurlu uçuşlar dileriz. 😀