Türk mimarisindeki önemi ile hepimizin az çok tanıdığı Safranbolu’ya bu kez farklı bir açıdan, biraz yukarıdan bakacağız. Bu yazıda tarih ve mimarlık değil, adrenalin ve heyecan var!

Microlight iki kişilik, açık kokpite sahip, düşük hacimli bir motoru olan delta kanat küçük uçaklara verilen ad. Motoru dursa bile süzülerek güvenli bir iniş yapabileceği söyleniyor; benim gibi uçuş korkusu olanlar için harika bir teselli. ?
Microlight uçuşunu deneyebileceğimiz, İstanbul’a en yakın yer Safranbolu. Ayrıca Çorlu civarında da zaman zaman uçuşlar ve eğitimler yapıldığını sonradan öğrendik. Safranbolu’daki Yüzüak Havacılık ile iletişim kurup gerekli bilgileri aldıktan sonra, Uğur’un doğum gününe denk gelen hafta sonu için rezervasyon yaptırdım. Hava durumunu da o güne kadar heyecanla takip ettim.

Cumartesi sabahı erkenden yola çıktık, ancak sürpriz olduğu için nereye gideceğimizi bile söylemeden başladım direksiyon sallamaya. İzmit, Düzce, Bolu’yu geçtik derken; Gerede sapağında tabelayı görünce nereye gideceğimizi anladı Uğur. Ama ne yapacağımızı hala tam olarak kestiremiyordu. Ta ki, Safranbolu’yu geçtikten sonra ufak bir tepenin üzerine çıkıp da Yüzüak Havacılık’ın hangarını ve hangarın önündeki minik uçağı görene kadar…

Yüzüak Havacılık’ı karı-koca Lütfü ve Sevgi Yüzüak işletiyor. Daha önce THK Türkkuşu ve Türk Hava Kurumu’nda da eğitmenlik yapmış olan Lütfü Bey havacılığa gerçekten gönül vermiş deneyimli bir pilot. Tanıştığınız andan itibaren kendisine duyduğunuz güven uçuşun da keyfine doyasıya varmanızı sağlıyor. Eşi Sevgi Hanım ise anne özeni ile size uçuş kıyafetlerini giydiriyor, kaskınızı takıp mikrofonunuzu ayarlıyor.
Safranbolu microlight turunda kısa veya uzun tur olmak üzere iki seçenek var. Biz kısa turu tercih ettik; eski Safranbolu’nun üzerinde uçuş, Tokatlı Kanyonu manzarası ve Bulak Mencilis Mağarası’nın girişini görebileceğimiz şekilde dolaşıp yaklaşık 15 dakika sonra iniş yaptık. Uzun tur ise yaklaşık yarım saat sürüyor ve Yörük Köyü de havadan görülebiliyor.

Her ikimiz de uçuşu tamamlayıp ağzımız kulaklarımızda yere indikten sonra, başladık Lütfü Abi’ye microlight ile ilgili sorular sormaya. Her sorumuzu sabırla cevaplarken baktı ki bizden kurtuluş yok, beraberce uçağı hangara kapatıp eski Safranbolu’nun merkezine indik. Kadıoğlu Şehzade Sofrası restoranda hem meşhur Safranbolu bükmesinden ve şehzade pilavından tattık, hem de uzun uzun sohbet ettik.

Her ikimiz de uçuşu tamamlayıp ağzımız kulaklarımızda yere indikten sonra, başladık Lütfü Abi’ye microlight ile ilgili sorular sormaya. Her sorumuzu sabırla cevaplarken baktı ki bizden kurtuluş yok, beraberce uçağı hangara kapatıp eski Safranbolu’nun merkezine indik. Kadıoğlu Şehzade Sofrası restoranda hem meşhur Safranbolu bükmesinden ve şehzade pilavından tattık, hem de uzun uzun sohbet ettik.
Ertesi sabah Safranbolu lokumlarından alışveriş yaptıktan sonra 15 kilometre uzaklıktaki Yörük Köyü’ne geçtik. Burası 1996 yılında koruma altına alınmış, açık hava müzesi görünümünde bir yer. Tarihi evleri ile Safranbolu’nun minik ama pek bilinmeyen bir kopyası gibi. Köyde biraz yürüyüş yapıp, “La Diva Turca” Leyla Gencer’in buralı olduğunu öğrendikten sonra Yörük Sofrası’ndaki ağaçların altında sevgi dolu kedilerle gözlemelerimizi paylaştık. Heyecanlı bir hafta sonu ve farklı bir Safranbolu turu böylece sona erdi…