Yakın zamana kadar hakkında çok az şey bildiğimiz, haritada zor bulacağımız bir ülke olan Slovenya, ikinci seyahatimizden sonra Avrupa’daki favori ülkelerimizden biri olmaya başladı. Kışın yaptığımız ilk seyahatimizde yalnızca Maribor‘u görmüş ve biraz hüsrana uğramıştık. Cumartesi öğleden sonrası olmasına rağmen sokaklarda kimse olmaması ve dükkanların kapalı olması bizi biraz şaşırtmıştı. Ülkeye ikinci ziyaretimizde hedefimiz Ljubljana (Lubyana diye okunuyor), Bled ve Bohinj‘e gitmekti; bu arada Maribor’a da bir şans daha verelim istedik, ilkbaharda insanlar belki sokaklara çıkmıştır diye umduk ve şehrin içinden geçtik. Fakat Maribor yine güldürmedi…
Maribor’un tam aksine, Slovenya’nın başkenti olan Ljubljana bir o kadar canlı, hareketli ve keyif alınacak bir şehir. Sokaklar cıvıl cıvıl, insanları çok neşeli, kentte hem yerliler hem turistler ilkbaharda sokaklarda olmanın tadını çıkarıyor. Yüz ölçümünün %50’sinden fazlası ormanla kaplı bir ülke olan Slovenya’da, başkent de bu yüksek orandan nasibini almış görünüyor. Slovenya, Finlandiya ve İsveç’ten sonra Avrupa’nın en yeşil 3. ülkesiymiş. Başkenti de 2016 yılında “Avrupa’nın En Yeşil Başkenti” unvanını almış. Biraz tepelere çıktığınızda etraftaki yemyeşil dağlar ve tepelerle beraber, şehirde de doğanın yapılarla ne kadar iç içe geçmiş olduğunu görebiliyorsunuz. Zaten küçük bir şehir olan Ljubljana’nın dışına doğru çıktığınızda da kendinizi ormanların ve bitmek bilmeyen yeşil alanların içinde buluyorsunuz.
Ljubljana’nın Kısa Tarihi
İsminin nereden geldiği henüz kesinleşmemiş bir kent olan Ljubljana’ya ilk yerleşimin M.Ö. 2000 yılında, o zamanlar şehrin güneyinde yer alan bataklıklarda gerçekleştiğine dair buluntular varmış. Hatta dünyanın en eski tahta tekerleği bu bataklıklarda bulunmuş. M.Ö. 50’li yıllarda Romalılar tarafından temelleri atılan şehir, 452 yılında Hunlar tarafından kuşatılmış. 13. yüzyıldan 1918 yılına kadar ise Ljubljana Habsburg Hanedanı tarafından yönetilmiş. 1991 yılında Yugoslavya’dan ayrılarak bağımsız olan Slovenya, sonrasında Yugoslavya’dan ayrılan ülkeler arasında AB’ye ilk giren ülke olmuş.
Kentin simgesi olan ejderhalar hakkında Slav ve Yunan kaynaklarında çeşitli efsaneler var ve bu simge hem kentin bayrağında hem de kale ve köprü gibi pek çok yapısında görülebiliyor. “Ljubljana Ejderhası” güç, cesaret ve büyüklüğü simgeliyor.
Mimarisi
Ljubljana mimarisinde çeşitli stilleri ve dönemleri bir arada görmek mümkün. Şehrin dış mahallelerine doğru yüksek binalar görülse de, tarihi şehir bölgesi büyük ölçüde korunmuş durumda. Ljubljana’nın merkezi genel karakterini Orta Çağ’da edinmiş, fakat 1511 yılındaki depremden sonra yıkılan binaların yerine İtalyan ve özellikle Venedik’teki örnekleri takip eden Barok stilde binalar yapılmış. 1895’te tekrar deprem geçiren kent, bu kez de Viyana Secession akımının etkisi ile inşa edilmiş.
Neler Yapılır?
Ljubljana’nın tamamını gezmek için -bizce- yarım gün yeterli. Slovenya turizm ofisi ise kentte turistlerin kalış süresini ortalama 1,8 gün olarak ölçmüş. Eğer müzelere, kiliselere de girmeyi düşünüyorsanız tabi ki daha uzun bir süre ayırmalısınız. Biz kamp yapmak üzere Bled ve Bohinj’e devam edeceğimizden, Ljubljana’ya birkaç saat ayırdık ve şehirdeki meydanları, tarihi binaları ve kaleyi görmek için bu süre yeterli oldu. Şehrin ana meydanı tam merkez kabul edildiğinde, 10 dakikalık yürüyüş çapında eski şehir bölgesinin tamamını; 20 dakikalık yürüyüş çapında ise görmek isteyeceğiniz diğer binalar da dahil şehrin büyük bir kısmını gezmiş oluyorsunuz. Şehirde bisiklet kullanımını da çok yaygın, yürümeyi tercih etmezseniz bisiklet kiralamayı düşünebilirsiniz.
Öncelikle Prešeren meydanında biraz vakit geçirmenizi tavsiye ederiz. Biz pazar günü öğleden sonra oradaydık; pek çok insan çoktan çakırkeyif olmuş, sokaklarda eğleniyordu. Bekarlığa veda partisi yapan bir erkek grubu şehrin ana meydanında müziğini açmış, barbekü yapıp insanlarla fotoğraf çektiriyordu. Baloncular, sanatçılar, hediyelik eşya tezgahları ile meydanın her yanı rengarenkti. Mariborluları bilemedik ama Ljubljanalılar hafta sonunun tadını çıkarmayı biliyormuş gibi görünüyordu.
Meydandan geçtikten hemen sonra Ljubljana’nın meşhur “Üçlü Köprü”sünü göreceksiniz. Üçe ayrıldığı için bu şekilde adlandırılan köprüden devam ettiğinizde karşıdaki sokaklar şehrin “old town (eski şehir)” bölgesini oluşturuyor. Avlulu-kemerli ara sokaklar küçük küçük sürprizlerle dolu; biz rastgele girdiğimiz bir tanesinde tam bir sanat eseri olan bir çeşmeye denk geldik mesela… Ljubljana’nın sokaklarında gezerken binalardan ve heykellerden kültür ve sanatla çok iç içe bir şehir olduğu anlaşılıyor zaten, ki yılda 10.000 civarı kültürel etkinliğe ev sahipliği yapıyormuş.
Ljubljana, içinden geçen nehirlerle son derece barışık bir başkent. Tarihi ve turistik noktaların, cafelerin ve restoranların çoğu Ljubljanica Nehri‘nin kenarında yer alıyor. Nehirde tekne turları da düzenleniyor. Köprülerden yaya olarak geçiliyor, özellikle kentin simgesi olan Ejderhalı köprüde ve asma kilitlerin asıldığı Mesarski köprüsünde fotoğraf çekmenizi tavsiye ederiz.
Eski şehir bölgesinde kırmızı kilise Franciskansa’yı, Slovenlerin milli şairi Prešeren’in aynı adlı meydandaki heykelini, katedrali, Carniolan çeşmesini, belediye binasını gördükten sonra bir cafeye oturup kahve molası vermek isterseniz, bizim tavsiyemiz aynı zamanda gece bara dönüşen çok şirin bir cafe. Kapalı pazar yerinin hemen köşesinde bulunan adını hatırlayamadığımız cafe, sokağın çok güzel bir kullanım örneğini sergiliyor. Minik masalar ve minderlerle oluşturulan Üsküdar-Salacak havasında, Türk kahvesi olmasa da güzel bir kahve yudumlayabilirsiniz.
Ljubljana Kalesi de kentte mutlaka görülmesi gereken noktalardan biri. İster fünikülerle, ister yürüyüşle çıkılabilen kaleden tüm şehrin manzarasını ve gün batımını izleyebilirsiniz. Son olarak, Tivoli Parkı da tavsiye edilen ziyaret noktaları arasında idi, ancak biz zaten rotamızı doğaya çevireceğimiz için kentin bu en büyük parkına vakit ayırmadık.
Ulaşım
Ljubljana’ya İstanbul’dan aktarmasız olarak uçmak mümkün. Karayolu ile ullaşabileceğiniz yakın Avrupa şehirleri ise şöyle;
Venedik (İtalya) 217km
Zagreb (Hırvatistan) 141km
Graz (Avusturya) 176km
Ljubljana seyahati için pratik bilgiler:
– Bir AB ülkesi olan Slovenya’da para birimi Euro.
– Slovenya’ya Schengen vizesi ile gidebilirsiniz.
– Ljubljana’nın neredeyse tamamı yürüyerek gezilebiliyor, ancak bisiklet kullanımı da oldukça yaygın. Bisiklet kiralamayı tercih edebilirsiniz.
– Kale bölgesine yürüyerek veya fünikülerle çıkabilirsiniz. Fünikülerle beraber kaleyi gezme ücreti 10 Euro, internet üzerinden alırsanız %10 indirimi var.
– Kentin simgesi olan ejderhayı köprülerde, kalede ve şehrin flamasında göreceksiniz.
– Nehir kenarı ve paralel sokaklar kentin gezip görülecek tarihi yerleri.
– Kış aylarında hava çok soğuk oluyor.