İsminden anlaşılacağı gibi ormanlarla çevrili olan, tertemiz havası ve büyük oranda korunmuş yöreye has mimarisi ile, doğa ve tarih ile iç içe bir köy: Ormana… Köyün girişindeki tabelada da yazıldığı üzere “doğduğu yeri unutmayanlar memleketi” burası. Öyle ki Antalya’nın İbradı ilçesine bağlı olan ve Manavgat’a yaklaşık 1,5 saat uzaklıktaki köyün yolunu bile zamanında köylüler aralarında para toplayıp yaptırmışlar. Öncesinde ise ulaşım toprak yoldan büyük zorlukla sağlanıyormuş; hele kışın Toroslar karla kaplandığında dağların ortasındaki bu ufak yerleşim yerine ulaşmak imkansız hale geliyormuş.
Alternatif turizm için pek çok fırsatı barındıran İbradı ve Akseki yöresinde yapabilecekleriniz öyle çeşitli ki… Mimariye ve fotoğrafa ilginiz varsa civardaki köyleri gezip düğmeli evleri inceleyebilirsiniz hatta bu evlerde konaklayabilirsiniz, milli park içerisindeki mağarada botla tur atabilirsiniz veya buz gibi akan ırmağın kaynağında yüzebilirsiniz. Etrafı dağlarla çevrili olan Eynif Ovası’na gidip yılkı atlarının ovada koşarken çıkardığı ayak seslerine kulak kabartabilir, Romalılardan kalma antik kalıntıları görebilirsiniz…
Düğmeli Evler
Akseki civarında ve özellikle Ormana ve Ürünlü köylerinde, bu yöreye özgü olan tarihi yapılar “Düğmeli Evler” olarak adlandırılıyor. Ormana’da yaklaşık 300 tanesi hala ayakta durmakta olan bu yapıların kimisinin neredeyse üç asırlık olduğu söyleniyor; kimisi restorasyon veya restitüsyon sayesinde hayata dönmüş. Bu yapılara “Düğmeli” denmesinin sebebi ise tamamen buraya özgü bir mimari yapım tekniği ile inşa edilmiş olmaları. Sedir (katran) ağacından kesilen ahşaplar birbirine kenetlenerek yapının iskeletini oluşturuyor; bu iskeletin arası ise herhangi bir harç kullanılmadan, yığma taş duvarlar ile kaplanıyor. Ahşap elemanların cephenin dışında kalan kısımları düğmeye benzetildiği için bu adla anılmaya başlamışlar. Köyde betonun gazabına uğrayan bazı sokaklar olsa da, oldukça büyük bir kısmında tarihi doku korunabilmiş.
Altınbeşik Mağarası
Manavgat Vadisi’nin batı yamacında yer alan “Altınbeşik Milli Parkı” sınırları içerisinde yer alan Altınbeşik (Düdensuyu) Mağarası 1966 yılında keşfedilmiş, ancak mağaradaki araştırmalar günümüze kadar henüz tamamlanmamış. İçinde su bulunan mağaralar arasında, dünyanın en derin mağaralarından biri olduğu söylenen Altınbeşik’te 1985 yılında dalış yapan Japon ekip, gölün sonundaki 44 metrelik duvarın önünden suyun altına inerek, sifonun arkasına geçmiş (mağara sifonu: mağara içindeki kuru galerilerin yalnızca dalarak geçilebilecek su dolu galerilerle bitmesi; ya da dalarak girilen bir sualtı mağarasının kuru bir galeri ile devam etmesi anlamına geliyor). Daha sonra birkaç galeri ve göl geçen Japonlar 3500 metre kadar ilerlemiş; fakat 1992’de Orta Doğu Teknik Üniversitesi dalış ekibi arka tarafa geçişi sağlayan sifonun yerini bulamamış. 2015 yılında Türk ve Çek dalgıç ekiplerin çalışmaları ile Altınbeşik Mağarası’nda beş adet göl olduğu ve uzunluğunun 4.850 metre olduğu saptanmış.
Günümüzde, girişteki 200 metrelik göl kısmı turizme açık olan mağaraya şişme botlarla rehber eşliğinde girilerek travertenler, sarkıtlar, dikitler ve taşlardan oluşmuş doğal bir köprü görülebiliyor. Hem mağara duvarlarında, hem de suyun altında aydınlatma yapılmış. Gölün berraklığı bottan suya atlama isteği uyandırsa da gölde yüzmek yasak. Yalnızca yaz ve sonbahar aylarında girişe uygun olan mağara, kışın ve ilkbaharda tamamen su ile doluyor ve doğal olarak kapanıyormuş.
Üzümdere
Termometreler 35 dereceyi gösterirken 7 derecelik suya girme cesaretini gösterebilecek olan var mı? O zaman Üzümdere Köyü’nde dağın dibindeki kaynaktan çıkan ve yer yer gölcükler oluşturarak akan ırmağa mutlaka girmesini tavsiye ederiz. Akseki’ye her gidişimizde Uğur’un yapmaktan büyük keyif aldığı bu aktiviteye, ben de suya ayaklarımı sokarak eşlik etmeye çalışıyorum. Ama nasıl desem, suyun soğukluğu ayak bileğimdeki kemiklerin kaval kemiğim ile birleşimini hissettirecek kadar içime işliyor. Hal böyle olunca ben de her seferinde suya tamamen girmeye heves etsem de “seneye” deyip erteliyorum… Üzümdere’nin aşağısında alabalık çiftlikleri ve restoranları da bulunuyor; burada da ayaklarınızı suya sokup nehrin serin sularında yemek yemek mümkün.
Eynif Ovası
Ormana Köyü’nden yaklaşık 20 dakikalık bir araba yolculuğu ile dağlar arasındaki devasa bir düzlüğe ulaşılıyor: Eynif Ovası… Yazın en sıcak günlerinde bile kuvvetli bir esinti ile serinleme fırsatı bulabileceğiniz ovaya, Osmanlı süvarileri zamanında atlarını salmışlar. Zamanla çoğalan ve doğada vahşileşen “yılkı atları”nı bahar ve yaz aylarında ovada tozu dumana katarak koştururken görmek mümkün. Sayılarının 100’den fazla olduğu tahmin edilen atlar için “yakalayabilirsen senindir” diyor köylüler. Evcil olmaktan öyle uzaklaşmışlar ki yanlarına yaklaşmak bile mümkün değil; fakat ovada çınlayan ayak seslerini uzaktan dinlemek bile harika bir deneyim.
Yöreye son gidişimizde ovanın tam ortasından geçen kocaman bir yol inşaatı olduğunu gördük. Antalya-Konya arası mesafeyi çok kısaltacakmış ve bölge halkının ulaşımını belli ki kolaylaştıracak. Ama bazı şeyler kolay olmasa keşke, ovalar atların kalmaya devam etse diye düşünmeden edemedik… Kış ve ilkbahar aylarında tamamen su altında kalan ovadan geçirilen yol birkaç metre yüksekte inşa ediliyor. Şimdiden atların bir kısmı yolun bir tarafında, bir kısmı diğer tarafında kalmış bile…
Erymna Antik Kenti ve Tol Han
Eynif Ovası’nın güney ucunda Selçuklular’dan kalma bir kervansaray olan Tol Han ve Roma İmparatorluğu’ndan kalma Erymna Antik Kenti’nin kalıntıları bulunuyor. Biz ovaya arazi aracı ile gitmediğimiz için kalıntıların olduğu yere kadar ilerleyemedik. Fakat burada gün yüzüne çıkarılmamış pek çok kalıntı bulunduğunu bölge halkından dinlemek mümkün. “Ormana” köyünün isminin de Erymna’dan geldiği söyleniyor, ancak kazı yapılmamış bir antik kent olduğu için hakkında bilgi bulmak neredeyse imkansız. Yalnızca bir lahit, bir yazıt ve mimari bir yapıdan kaldığı belli olan taşlardan oluşan kalıntıların yanı sıra, Ormana Köyü içerisindeki tepelerden birinin de antik kentin nekropolü (mezarlığı) olduğu biliniyor.
Festivaller
Ormana Köyü’nde her sene Eylül ayı başlarında sanat festivali ve geleneksel üzüm festivali düzenleniyor. Sanat festivali kapsamında yurtiçi ve yurtdışından gelen sanatçılar ağırlanıyor. Üzüm festivalinde ise Eynif Ovası’da rahvan at yarışları yapılıyor, köy meydanında geleneksel kıyafetler ile atlıların gösterileri ve yöresel düğün töreni canlandırmaları gerçekleştiriliyor.
Doğa Yürüyüşü
Akseki ve Ormana civarında, Batı Toroslar’da çeşitli rotalarda doğa yürüyüşü yapma imkanı da bulunuyor. Bölgede alternatif turizmi geliştirmek üzere yapılan bir proje kapsamında yönlendirme levhaları ve işaret çizgileri koyularak rotalar oluşturulmuş. Wikiloc sitesi üzerinden bu yörede trekking yapabileceğiniz, daha önce yürünmüş rotaları ve ilgili fotoğrafları bulabilirsiniz.