Tarih derslerinden en azından isim olarak hepimizin aşina olduğu Macaristan’daki Mohaç şehri, tarihteki öneminin yanı sıra, her sene düzenlenen “kışı kovma” festivali ile de ilgi çekiyor. Dünya Somut Olmayan Kültürel Mirası listesinde yer alan ve her sene Şubat ayının sonlarına doğru düzenlenen festivale son 2 yıldır biz de günübirlik olarak gidip ortamın tadını çıkarıyoruz. Kışı kovmak, baharı karşılamak ve yeni dönemin bereketini arttırmak için düzenlenen bir festival olan Busójárás, altı gün sürüyor.

Mohaç, Budapeşte’ye özel araçla yaklaşık 2 saat uzaklıkta, Macaristan’ın güneyinde küçük bir şehir. Tuna Nehri’nin kenarına kurulmuş ve Hırvatistan ve Sırbistan sınırına yakın. Ancak 900 yıllık tarihi olan bu küçük şehir, festival zamanı nüfusunun onlarca katı turist ağırlıyor.
Festivali anlattığımız radyo yayınını aşağıdaki kutucuktan dinleyebilirsiniz;
Festivalin Tarihi
Busójárás, Macarca’da “Busó yürüyüşü” demek. Ahşap maskeler takan ve koyun postundan kıyafetler giyen insanlar, üzerlerine de kocaman çanlar takarak, yürürken bile son derece gürültü çıkaracak şekilde bu festivale hazırlanıyorlar. Bu kıyafet ve aksesuarların ortaya çıkışı ise çeşitli efsanelere dayanıyor. Bu efsanelerden biri de Türklerle ilgili…

1500lerde Osmanlılardan kaçan Mohaç halkı, şehrin yakınında, Tuna nehrinin kenarındaki ormanlık alanlarda saklanarak yaşıyormuş. Bir gece yine ateşin başında otururlarken, karanlığın içinden yaşlı bir adam çıkıp gelmiş ve “Korkmayın, çok yakında köyünüze döneceksiniz. O zamana kadar silahlar yapın, maskeler hazırlayın ve fırtınalı bir gecede gelecek olan şövalyeyi bekleyin..” diyerek, geldiği gibi karanlıkta kaybolmuş… Bir süre sonra gerçekten de fırtınalı korkunç bir gecede bir şövalye gelip, hazırlığını yapmış olan halkı harekete geçirmiş. Fırtınanın gürültüsünde, korkunç maskeleri, kıyafetleri ve gürültü çıkaran silahları ile harekete geçen halk, kayıklarla Tuna Nehri’ni geçerek burayı kuşatmış olan orduyu korkutup kaçırmış…
Aslında tarihsel olarak bu efsanenin gerçek olması mümkün değil; buradaki halkın bölgeye yerleşmesi Türklerin buradan ayrılmasından 10 yıl kadar sonra gerçekleşmiş.

Festivaldeki Kıyafet ve Aksesuarlar
Böyle efsanelere konu olsa da, festivalin amacı artık yalnızca ‘uzun süren kışı kovmak ve baharı karşılamak’ olarak belirtiliyor. Kışı gürültü ile korkutma ve kovma kısmı kaynana zırıltısı denen ahşap oyuncaklarla, Busó’ların üzerlerinden sarkan devasa çanlarla, kornalarla, hatta tencere ve tavalarla yapılıyor. Bizim çok hoşumuza giden bir detay ise, kıyafetlerin gerçekten orijinal olması. Maskeler sanatçılar tarafından ahşaptan oyuluyor, kıyafetler hala koyun postundan dikiliyor. Altlarında ise içi samanla doldurulmuş beyaz şalvar, Busóların “korkunç” ve kocaman görüntüsüne katkı sağlıyor.
El yapımı olan maskelerin her biri orijinal, hepsinin farklı yüz ifadeleri ve temsil ettiği duygu durumları var. Farklı sanatçıların ellerinden çıktığı için festivalde birbirinin aynısı olan iki maske görmeniz neredeyse imkansız. Kostümleri giyenler ve maskeleri takanlar ise, bölgede yaşayan halk; Mohaç’ta yaşayan her aileden mutlaka en az bir Busó çıkarmış, bu kimi zaman 3 yaşında, kimi zaman 90 yaşında bir aile üyesi olurmuş. Yani bu festivalde yer almanın, aileler içerisinde nesilden nesile aktarılan bir gelenek olduğunu söyleyebiliriz.

Festivalde kadınlar ise kabarık ve çiçek işlemeli etekleri olan rengarenk elbiseler giyiyorlar. Bunlar hem Macar, hem de Balkan geleneksel kıyafetleri diyebiliriz. Gözlerine ise dantelden kendi ördükleri maskeleri takıyorlar; Busó maskeleri gibi ağır ve yüzü tamamen kaplayan maskeler olmasa da, kadınlar da yüzlerini kısmen gizlemiş oluyorlar.

Festival Programı
Festivalin ilk günü perşembe günü oluyor ve çocuk Busó’ların yürüyüşü ve tüm kenti şarkılar söyleyerek turlamaları ile başlıyor. İkinci günde Busólar, Mohaç şehrinin hemen yanında akmakta olan Tuna nehrinin karşı tarafından kayıklarla gelip şehre ulaşıyor. Bu sırada festivali izlemeye gelenler onları karşılamak ve fotoğraflarını çekmek üzere nehir boyuna yığılmış oluyor. Sonraki günlerde sokaklarda Busó’ların yürüyüşünün yanı sıra, her yerde kurulan el işi, yöresel ürünler ve yemek stantları, kentin çeşitli yerlerindeki sahnelerde dans gösterileri ve tiyatro oyunları ile sürüyor. Şehir içinde pek çok noktada kazanlarda geleneksel yemekler pişiyor, yemek kültürü ve el sanatları üzerine atölyeler düzenleniyor. Kurulan stantlarda pek çok Macar yemeği ve tatlısını görmek ve tatmak mümkün. Özellikle gulaş çorbası, sosisler, Prag’da trdelnik diye bilinen tatlı olan kürtös kalacs, dünyanın en güzel süslemelerine sahip olduğu söylenen zencefilli kurabiyeler ve tabi ki Macaristan’a özgü içkiler… Ayrıca Macar stantlarının yanı sıra, Boşnak, Hırvat, Sırp lezzetlerini tadabileceğiniz stantlar da bu festivalde yerini alıyor.

Festivalin 6. ve son günü olan salı gecesi, kent meydanında yakılan dev bir ateşle festival sona erdiriliyor. Kışı temsil eden bir tabut yakılarak, danslar ve şarkılar eşliğinden kışa veda ediliyor.
Mohaç’a Ulaşım
Mohaç, Budapeşte’den yaklaşık 200 km uzaklıkta ve yolculuk özel araç ile iki saat sürüyor. Festival zamanı şehirde park sıkıntısı olabiliyor.
Budapeşte – Mohaç arası direkt yolculuk yapan otobüs seferleri var, festival zamanında ek seferler de düzenleniyor.