Coğrafya derslerinden hepimizin hafızasına kazınmıştır herhalde, ülkemizin ikinci büyük ve en sığ gölü: Tuz Gölü. Atlaslarda diğer göller gibi mavi renkte gösterilse de, yüksek tuz oranı nedeni ile bembeyaz bir coğrafik oluşum burası. Tuzdan oluşmasının sebebi ise Nasreddin Hoca’nın tuzluğunu buradaki su birikintisine düşürmesiymiş. Daha bilimsel açıklaması olan varsa beri gelsin. 🙂

Ankara, Konya ve Aksaray’ın kesiştiği noktada bulunan Tuz Gölü, Türkiye’nin tuz ihtiyacının yüzde 65’ini tek başına karşılayacak büyüklükte. Bu suda tek hücrelilerden başka canlı yaşaması mümkün olmasa da, Tuz Gölü Özel Çevre Koruma Bölgesi “Büyük Flamingo” türünün dünyadaki en önemli üreme alanlarından biri. Her yıl ortalama on bin çift flamingo, Tuz Gölü’nün ortalarında yer alan çamur adalarında kuluçkaya yatıyor ve su seviyesi ile iklim koşullarının uygun olduğu senelerde yavru sayısı 20 bini buluyormuş. Yeryüzünde bir gölde kaydedilen en yüksek flamingo yavrusu sayısı da yine Tuz Gölü’nde kaydedilmiş.
Neler Yapılır?
Doğasever bir insansanız, Tuz Gölü’ne neden gidilir, orada neler yapılır sorularının cevabını az-çok tahmin edebilirsiniz. Biz de doğanın her türlü oluşumuna büyük bir ilgi ve heyecan duyduğumuz için; hem de hafta sonu yalnızca iki günlüğüne hiç üşenmeden İstanbul’dan kalkıp Tuz Gölü’ne gittik. 1,5 saat yol giderek dünyanın en güzel gün batımlarından birini izleme şansı olan Ankaralıları da biraz kıskanmadık değil… Tuz Gölü civarında yapabilecekleriniz kısıtlı, ama bir o kadar da göz doldurucu. Yapılacak en güzel aktivite tabi ki ayakkabıları çıkarıp alabildiğine uzanan beyazlığın içinde yürümek. Yüzlerce metre de ilerleseniz gölün derinliği diz boyunu geçmiyor. En derin yeri mevsimine göre 1,5-2 metre civarı olan Tuz Gölü’nün büyük bir kısmı yaz aylarında tamamen buharlaşıyor; tuzlar üzerinde klip çekmeye elverişli hale geliyor. 🙂

Fotoğraf çekmeye meraklı bir insansanız; Tuz Gölü’ne sert öğlen ışığını atlatıp öğleden sonra gitmenizi ve gün batımına kadar fotoğraf çekmenizi tavsiye ederiz. Özellikle, insanların suya girdiği kıyıdan yürüyerek biraz açılıp, hareketten dolayı su dalgacıklarının oluşmadığı noktaya kadar ilerlerseniz, kendinizi bile şaşırtacak güzellikte yansıma fotoğrafları çekebilirsiniz. Sığ ve hareketsiz olan göl, gün batımı fotoğraflarının yanı sıra dünyanın en güzel yansıma fotoğraflarının çekilmesine de imkan veriyor. Derin sessizliği de cabası…
Kuş gözlemi yapmak isterseniz; yanınıza gerekli ve uygun ekipmanı (dürbün, teleobjektifli fotoğraf makinesi) alarak, flamingoların bölgeye gelip kuluçkaya yattığı zamanı tercih etmelisiniz. Civarda “allı turna” olarak bilinen flamingodan başka kuş türleri de görmek mümkün; ama biz daha çok seslerini duyduk, kendilerini göremedik.
Keyfine düşkün biriyseniz, yanınıza katlanır masanızı sandalyenizi alın, gölün kenarına veya suyun içine kurun, gün batımının keyfini oturarak çıkartın.

Tuz Gölü’nün kıyısında beyaz tuzların altından çıkan siyah balçık gibi toprak, kirlilik belirtisi değil. Yöre halkından aldığımız bilgiye göre minerali bol ve ayak sağlığına çok iyi gelen bir toprak çeşidi. Ayacıklarınızı bu toprağın içinde biraz bekletirseniz 1 yıl boyunca ayakla ilgili rahatsızlıkların önüne geçmiş oluyormuşsunuz. Denemesi bedava… 🙂
Nasıl Gidilir?
Tuz Gölü’ne en yakın yerleşim yeri olan Şereflikoçhisar, Ankara’dan yaklaşık 150 km, Aksaray’dan ise 80 km uzaklıkta. Her iki il merkezinden de bu ilçeye giden otobüsler bulunuyor.
Özel araçla giderseniz de Şereflikoçhisar tabelalarını takip ederek “Tuz Müzesi”ne ulaşmanız mümkün.
Tuz Müzesi tabelasının bulunduğu noktada, bildiğimiz anlamda bir “müze” bulunmuyor. Daha çok hediyelik eşya satmak üzere düzenlenmiş dükkanlarda tuz, tuz lambaları, kremler, şampuanlar gibi, tuz minerallerinden üretilen sayısız ürün satılıyor. Alana giriş ve otopark ücretsiz. Sıcak su ve sabun imkanları bulunan tuvalet ve ayak yıkama yerlerine ise 1 TL ücretle giriliyor. Alanda ayrıca göl manzarasına karşı bir şeyler içebileceğiniz, tost ve gözleme gibi atıştırmalıklar yiyebileceğiniz bir kafeterya bulunuyor.
Pratik Bilgiler
– Yanınıza mutlaka terlik alın, çünkü dipteki sertleşmiş tuzlara basmak ayakları çok acıtıyor. Bizim gibi hazırlıksız gidip gölün kenarında aşırı çirkin lastik terlikler almak istemezsiniz.
– Öğlen ışığı fotoğraf çekmek için çok sert, sabah erken saatleri veya akşamüzeri gün batımını tercih edin.
– Öğlen saatlerinde gitmeseniz bile, beyaz gölde ışık çok yansıdığı için gözler rahatsız oluyor. Mutlaka güneş gözlüğü bulundurun.
– Yansıyan güneş ışınları ile bahar ve yaz aylarında çok çabuk yanabilirsiniz, güneş kremi sürmeden çıkmayın.
– Terliğiniz varsa ayaklarınızı suya sokmaktan çekinmeyin. Tuzlu su hem ayakları çok güzel dinlendiriyor, hem de çıkışta ayak yıkama yerlerinde üzerinize yapışan tuzları yıkayabilirsiniz.
– Tuzlu su kıyafetlerinize de sıçrıyor. Şortla gitmenizi, yedek kıyafet bulundurmanızı tavsiye ederiz.
– Gölün kenarında ufak tefek atıştırmalıklar alabileceğiniz bir kafeterya bulunuyor. Şereflikoçhisar’a giderseniz yemek seçenekleri sunan pideci ve balıkçılar var.
– Tuz Gölü Kapadokya’ya çok yakın; yol özel araçla 2 saat sürüyor. Seyahat planınızı yaparken göz önünde bulundurabilirsiniz.