- Everest Base Camp Trekking Yolculuk Hazırlıkları
- Everest Base Camp Yürüyüş Bütçesi
- Everest Base Camp Trekking Çantamızda Neler Var?
- Everest Base Camp Yürüyüşü 1. Gün – Lukla > Benkar
- Everest Base Camp Yürüyüşü 2.Gün – Benkar > Namche Bazar
- Everest Base Camp Yürüyüşü 3. Gün: Namche Bazar Aklimatizasyon
- Everest Base Camp Yürüyüşü Etaplar
- Everest Base Camp Yürüyüşü 4. Gün: Namche Bazar – Tengboche
- Everest Base Camp Yürüyüşü 5. Gün: Tengboche – Dingboche

Everest Base Camp yürüyüşümüzün beşinci gününe, Tengboche Manastırı’ndaki Budist ayinine katılarak başladık. Manastıra ayakkabılar çıkarılarak giriliyor, yerler ahşap kaplama ve içerisi çok soğuk. Turistlerin izlemesine izin verilen ayinde, çekim yapmak yasak. Budist monklar önlerindeki kitaba bakarak çok hızlı bir şekilde dua mırıldanıyor veya ilahi söylüyorlar diyelim. Ancak herkes aynı tondan okumuyor, ilahi çok sesli bir koro halinde söyleniyor ve hiç kesilmiyor. 10-15 dakika kadar izledikten sonra, ayıp olmayacağını umarak sessizce manastırdan çıktık, ayinin ne kadar süreceğini tahmin edemedik ve önümüzdeki zorlu yürüyüşe başlamamız gerekiyordu.

Gün soğuk ve sisli başladı, Everest bu sefer kendini göstermedi. Tepelere gece biraz daha kar yağmış olduğunu gördük. Öğlene doğru sis biraz dağıldı ve birkaç dağın tepesi ortaya çıktı. En çok sevdiğimiz dağlardan biri olan Ama Dablam’ın da görünmesi bizi çok mutlu etti. Yol bir süre Ama Dablam manzarası sunan bir vadiye paralel ve düzlük olarak devam etti. Ama günün genelinde yolumuz sürekli yukarı yokuş halindeydi, inişte buralardan rüzgar gibi geçeceğimizin hayalini kurmaya başladık.

Ara ara atıştıran yağmur hızlanır mı korkusu ile, bulabildiğimiz bir köyde kendimize panço şeklindeki yağmurluklardan aldık, ancak sonrasında hiç kullanmamıza gerek kalmadı. Üzerimizdeki montlar zaten su geçirmezdi ve çantalarımızın kılıfları vardı, ama Everest Base Camp yürüyüşüne çıkmadan önce izlediğim videolardan birini unutamıyordum: videoyu çeken kişi baston şeklindeki devasa şemsiyesi ile buralara gelmişti, ama daha da kötüsü gerçekten onu yürüyüşü boyunca kullanmıştı. Bizim için fotoğraf ve video çekimleri için ellerimizin serbest olması önemli, bir de ağırlık meselesi var. O yüzden şemsiye taşımayı hiç mantıklı bulmadık. Zaten batonsuz yürümek de imkansız, baton değil de şemsiyemi baston olarak da kullanırım derseniz, o başka. =) İşin özü, bu yürüyüşe çıkarken mevsim çok önemli. Yağmur sezonunda gelirseniz çok keyif alamayabilir, dağ manzaralarını göremeyebilirsiniz.

İyice irtifa almaya başlamamızla birlikte, 4000 metreyi geçtikten sonra bitki örtüsü de değişti; ağaçlar bitti ve çalılar başladı. Gün içindeki kısa tuvalet molalarında arkasına sığınacak ağaç kalmaması, rota boyunca gördükleri kamusal tuvaletleri kullanma fobisi olan gezginlerin gözünü iyice korkuttu. =) Ama insan her şeye alışıyor, her koşula uyum sağlıyor. Bu tarz yolculukların en güzel taraflarından biri de, konfor alanında bambaşka bir biçimde çıkmaya insanı zorlaması oluyor.

Bunları konuşup şakalaşarak yürüyüşümüze devam ederken, o güne kadar gördüğümüz en ağır yükü taşıyan şerpayı görüp kalakaldık. Nepalliler zaten ufak tefek bir vücut yapısına sahip ve gördüğümüz şerpanın sırtındaki yük çok fazla görünüyordu. Dayanamayıp sorduk, 60 kilo dedi. Yardım etme isteğimizle ne yapacağımızı bilemedik, Uğur o şaşkınlıkla çocuğun ağzına bir parça çikolata tıkıştırdı.

Shomare’de öğle yemeği için mola verdik. Uğur bu yolculuktaki önemli ekipmanlardan biri olan güneş gözlüğünün üzerine ilk defa bu molada oturdu. =) Saplarından biri kırılan gözlük, yara bandı ile hızlıca tamir edildi…

Öğleden sonra güneşin açmasıyla, geçen gün konuştuğumuz Everest’e çıkmış olan şerpanın “hava 2 güne açar” dediğini hatırladık. Yine bir vadide tatlı tatlı tırmanışla devam eden rotada, vadinin karşı tarafındaki dağlarda toprak kayması olduğunu gördük, korkutucu görünüyordu. Bugünün hedefi olan Dingboche bir türlü tepelerin arasından görünmedi, ancak saat 5’te etabın sonundaki biraz tırmanıştan sonra vardık ve vardığımız anda yine sis bastırdı, hava dağlarda gerçekten saniyelik değişebiliyor. Bu geceki konaklama noktamız 4350 metrede, Khumbu Resort. Ortak alanda asılı olan menüden gördüğümüz kadarıyla (ve beklediğimiz üzere) fiyatlar git gide artıyor, özellikle telefon şarjı ve internet fiyatındaki değişim gözümüze çarpıyor.

Khumbu Resort’ta odada elektrik yok, gündüz hava sisli olduğu için solar paneller yeterli güç üretememiş. Yalnızca ortak alana ve tuvalete ışık vermişler, koridorlarda herkes kafa lambası ile geziyor. Elimi yıkarken su da azalarak bitti, şartlar iyice çetinleşmeye başladı. İnternet zaten yok, odalarda ısıtma yok ve dışarısı muhtemelen eksi 5-10 derece… Burada 2 gece kalacağız, önümüzdeki gün aklimatizasyon günü. O nedenle çok erken yatmayıp, ortak alanda biraz daha vakit geçiriyoruz, Uğur yıldızlı gece fotoğrafı çekmek için 40 dakika kadar dışarıda, soğukta ve karanlıkta takılıyor.