
Hayatımızın şimdiye kadar en güzel uykularını çadırımızla gittiğimiz kamplarda veya zaman zaman da dağ başlarında; ama hep mis gibi açık havada çektik… Son gittiğimiz kampta da tulumuma girmiş, aşırı rahat uyku pozisyonumu almış, tam dalacakken aniden aklıma geldi: seyahatlerimize artık hep mümkün olan en az eşya ile çıkmaya çalışıyoruz ama konforumuzdan da hiçbir şey eksilmiyor, nasıl oluyor? Galiba bu sorunun cevabı –minimalist yaşamı benimsemeye çalışmanın yanı sıra- doğru ekipman seçimi; ben de unutmamak için konu başlığını not ettim (yani sizler için rahat pozisyonumu bozdum, tulumdan çıktım:)) ve tekrar tuluma girdikten sonra 2 dakika içerisinde mis gibi uykuma daldım…
Kamp Ekipmanlarımız
Kamp ekipmanı işi bize göre ihtiyaçların yanı sıra biraz alışkanlıklarla ve kamp yapa yapa kendini geliştirme ile alakalı. En azından bizim tecrübelerimiz bu yönde oldu. Zamanla kullandığımız ekipmanlar azaldı, küçüldü ve sırt çantasına sığacak boyutlarda ve hafiflikte oldu. Özellikle birer sırt çantası ile 1 hafta geçirdiğimiz Likya Yolu yürüyüşümüz sırasında hem ihtiyaçlarımız (ve ihtiyaç duymadıklarımız), hem de elimizdeki ekipmanlar konusunda çok şey öğrendik. Likya Yolu’na hazırlanırken yanımıza aldıklarımızı bu linkten ve videodan görebilirsiniz.
Bizdeki kamp ekipmanlarından, hangi malzemeyi nasıl ve neden seçtiğimizden madde madde bahsedelim:

Çadır
Çadır seçiminde en önemli kriterler taşınabilirlik (çadırın katlanmış haldeki boyutu, yani hacmi), kullanım amacı (hangi mevsimde, hangi şartlarda kullanılacağı) ve büyüklüğü (kaç kişilik olduğu, yüksek tavan olup olmaması vs…).
Bizim başımızı sokacağımız kendimize ait ilk yuvamız (çadırımız) Decathlon’dan aldığımız, katlandığında dev bir tepsi şeklini alan “Quechua 2 Seconds” modeli çadırdı. O sıralarda kamplara hep özel aracımızla gittiğimiz ve yük taşıma konusunda problemimiz olmadığı için, fiyat/performans anlamında gayet yeterli olan çadırın en büyük avantajı adı üzerinde çok hızlı kurulabilmesiydi. İlk birkaç seferde çadırı toplamakta zorlansak da, sonradan ona da alışmıştık. Uzun süre kamplarda severek kullandığımız bu çadır ile yollarımızı Likya Yolu yürüyüşü sonrasında ayırmak zorunda kaldık. Çünkü kolay taşınabilen ve daha hafif bir çadır almamızın vakti gelmişti.
Ömürlük kullanacağımızı bildiğimiz için, ikinci çadırımızı alırken artık kesenin ağzını biraz daha açmaya karar verdik. Ayrıca ilk çadırımızın hangi ihtiyaçlarımızı karşılamadığını da göz önünde bulundurduk ve seçimimizi 2 kişilik Husky Bret’ten yana kullandık. 2,5 kilo olan bu çadır çok hafif ve küçük hacimli olmamakla beraber, bizim tercih ve ihtiyaçlarımıza her anlamda tam da istediğimiz gibi cevap veriyor. İlk çadırımız oldukça geniş olmasına rağmen alçak tavanlı olduğu için içerisinde rahatça giyinmek, hava soğuksa akşam biraz oturmak mümkün olmuyordu. Husky Bret ise hem bizim gibi iki tane 1.80lik insan için uzunluk ve genişlik anlamında fazlasıyla yeterli, hem de içerisinde oturmak ve giyinmek de mümkün. Çadırın girişinde yer alan, iç cibinlik ile dış tente arasındaki “avlu” kısım ayakkabıları ve çanta gibi eşyaları bırakmak için çok kullanışlı, bunu da özellikle tercih ettik, yoksa avlu kısmı olmayan daha küçük çadırlar da var. Yani bizim seçimimizdeki kriterler hem taşınabilirlik, hem uyku haricinde de kullanım sırasında bize konfor sağlaması oldu. Öyle olmasaydı, yaptığımız ve yapacağımız gezileri göz önüne alarak bivak veya ultra-light minicik çadırlardan tercih edebilirdik, fakat özellikle hareketli uyuyan Uğur’un sıkıntıya düşmeden uykuya dalması kamplardaki mutluluğumuz açısından önemli. 🙂 Ağırlığına ve boyutuna rağmen bu çadır Budapeşte-Viyana arasında bisikletle yaptığımız yolculukta da bize eşlik etti ve yine çok memnun kaldık. Herhalde bu tarz uzun yürüyüşler ve bisiklet turlarından daha ekstrem programlar yapmayız, bu da demek oluyor ki o bizi bırakmadığı sürece biz bu çadırı bırakmayız. 🙂
Mat / Şişme Yatak
İlk çadırımızı alırken, reyonda hemen yanında duran şişme yatağa ve dolayısıyla pompasına kesin ihtiyacımız olacağını zannediyorduk. Psikolojik olarak yeterli kalınlıkta bir yatak, yerin soğuğu ile aramızdaki bağlantıyı kesmeli diye düşünüyorduk. O işler pek de öyle olmuyormuş. 🙂 Yine ilk çadırımızda olduğu gibi şişme yatak da o sırada yaptığımız, ulaşımı araba ile gerçekleştirilen kamp aktiviteleri için uygundu. Fakat araçsız yaptığımız doğa kampları için taşıma ve kullanım kolaylığına sahip olan “kendiliğinden şişen mat”lara geçiş yaptık. İsmi kendiliğinden şişen, ama ağızla şişirmek gerekiyor. Pompa gerektirmemesi büyük kolaylık. Benim matım Husky Fuzzy New-Economy biraz kalınca ve geniş olduğu için, üşürüm korkusuyla bunu tercih ettim. Kalınlığı 3,5 cm, boyutları 180x58cm ve şimdiye kadar yaptığımız en soğuk kampta dahi son derece konforluydu. Ağırlığı ise 990 gram ve dayanıklı bir malzemeden üretilmiş. Uğur’un matı olan Husky Frosty- X-Lite hem daha dar hem de biraz daha ince, fakat çanta hazırlarken daha az yer kapladığı için ve hafifliği nedeniyle avantajı var. Kalınlığı 2,5 cm, boyutları 180x51cm, ağırlığı ise 670 gram. Henüz Uğur da herhangi bir kampta yerden üşüdüğünü söylemedi.

Uyku Tulumu
Uyku tulumu seçerken en pratik yöntem yazlık ve kışlık kamplar için olmak üzere ayrı ayrı tulumlar almak olsa da, benim gibi çok üşüyen bir insansanız ekstrem sıcaklığı -17 derece olan tulumla yazın da mutlu olabiliyorsunuz. Tulumların üzerinde konfor, limit ve ekstrem olmak üzere, hangi hava sıcaklık derecelerinde kullanılabileceği yazar. Konfor sıcaklık o tulumda o havada rahatlıkla uyuyacağınızı, limit sıcaklık geceyi belki biraz üşüyerek ama idare ederek geçirebileceğinizi, ekstrem sıcaklık ise epey üşüyeceğinizi ama sabaha sağ çıkacağınızı belirtir (tulumlar standartlara göre ekstrem koşullarda test edilirken, o tulumda o sıcaklık derecesinde hipotermi riski olmadan barınılabileceğini ifade eder). Uyku tulumu seçimi sırasında bu sıcaklıkların kadın ve erkekler için farklı olduğunu da unutmayın. Güvenilir markalar arasından tercih yapmak, tulumun üzerinde belirtilen sıcaklığın standartlara uygun testlerden geçmiş olduğu anlamına da gelir.
Ben yaz-kış Husky Army uyku tulumu kullanıyorum; tulum tam adı üstünde, deseni filan da kamuflajlı. Özellikle soğuk havalarda insanı ister istemez komando tribine sokuyor. Ekstrem sıcaklığı -17 derece olan tulumun, limit sıcaklığı -10 derece, konfor sıcaklığı -3 derece; ağırlığı 1860 gram. Biz en soğuk ise kampımızı Safranbolu Sarıçiçek Yaylası‘nda -2 derece havada yapmıştık ve ben Mayıs ayında da bu tulumu kullanıyorum Şubat’ta da. O nedenle tulum seçimi sırasında kendi alışkanlık ve konfor limitlerini belirlemelisiniz, herkes için çok farklı olabiliyor.
Uğur bir yazlık bir de kışlık tulum kullanıyor. Yazlık tulumu Decathlon’dan aldığımız Forclaz 10; konfor sıcaklığı 10 derece, limit sıcaklığı ise 5 derece. Kışlık tulumu ise Husky Monti, konfor sıcaklığı 0 derece, limit sıcaklığı -5 derece, ekstrem sıcaklığı -11 derece. Tulumun ağırlığı 1820 gram.
Kışlık tulumlar ultra-light modellerden olmadığı sürece hem ağır oluyor, hem de büyük yer kaplıyor. Ancak doğada uykunun en önemli ekipmanı olduğu için biz bahsettiğimiz tulumları taşımaya üşenmiyoruz; uçuk fiyatları nedeniyle de şimdilik kışlık ultra-light tulum almayı düşünmüyoruz.
Diğer Ekipmanlar
En önemli ekipmanlar olan çadır, mat ve uyku tulumu üçlüsünden sonra yanınıza almak isteyebileceğiniz veya konforlu bir kamp geçirmenizi sağlayacak olan şeyler tamamen size kalmış. Bizim kullandıklarımız şu şekilde:
Şişme Yastık
Decatlon’dan aldığımız, şişmemiş hali oldukça az yer kaplayan ve hafif olan, ağızla şişen, küçük ama konfor sağlamak için yeterli boyutlarda şişme yastıklarımız, iyi ki almışız dediğimiz kamp ekipmanlarımız arasında. Modeli Quechua Air Basic.
Kafa Lambası
Günübirlik yürüyüşlerde olsun, kamplarda olsun, yanımızdan ayırmadığımız en önemli ekipmanlardan biri de kafa lambası. Eller serbest kalabildiği için çok pratik ve kullanışlı bulduğumuz kafa lambalarımızı da Decathlon’dan almıştık, modeli Forclaz Onnight 100.
Mutfak Ekipmanları
Uzun yürüyüşlü doğa aktivitelerinde gerekli olduğu için ve taşıma kolaylığı da konforun bir parçası olduğu için, bu yazıda mutfak ekipmanlarımızdan da kısaca bahsedeceğiz. Tencere-tava ve kapaklı metal bardaklarımızı da Decathlon’dan aldık. İç içe geçerek az yer kapladıkları ve hafif oldukları için memnunuz. Tencerenin altı ısıyı hızlı ve etkili dağıtacak şekilde tasarlanmış, yemekleri çok hızlı pişiriyor. Tava gerektiği zaman tabak olarak da kullanılabilecek boyutta ve sapı katlanıyor, yer kaplamıyor. Çatal-kaşık-bıçak ise yine katlanan pratik bir model, onu internetten almıştık. Metal olduğu için biraz ağır, ancak memnunuz. Yanımızda ayrıca çakı da bulunduruyoruz. Kamp tüpümüz Nurgaz, ilk kullanımda ne kadar süre ile kullanabileceğimizi kestiremeyip büyüklerinden almıştık, ancak küçüğü bile uzun süre yeterli oluyormuş.
Tüm bu yazdıklarımızın haricinde, kamplarda olmazsa olmaz diyebileceğimiz başka ekipmanımız yok. Sizler de deneyip memnun kaldığınız veya kalmadığınız ürünleri bize mesaj veya yorum olarak gönderebilir, deneyimlerinizi paylaşabilirsiniz. Farklı ülkelerdeki kamp deneyimlerimizi okumak isterseniz Avrupa Kamp Haritası yazımıza da bekleriz. Keyifli kamplar dileriz!